Kayıtlar

Ayşe Can etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hayri İrdal’ın Aynasında: Kimliksizliğin Tarihi ve Zamanın Boşluğu

Resim
  Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanı, bu iki sorunun iç içe geçtiği bir karanlığı anlatır bize. Ve bu karanlığın içinde Hayri İrdal’ın silik ama yankılı sesi yükselir. Hayri İrdal… Ne tam anlamıyla anlatıcıdır ne de olayların öznesi. Ne mücadele eder ne tamamen teslim olur. Onun hikâyesi bir “ karar veremeyen insan ”ın, ama belki de en çok, “ kendi hayatını yaşayamayan insan ”ın hikâyesidir. Hayatı, başkalarının gölgesinde şekillenir. Doktor Ramiz onu bir ruh hastası olarak tanımlar. Halit Ayarcı ise onu bir projeye dönüştürür. Herkes onun kim olduğunu tanımlar; o ise sessizce uyar. Çünkü kendi sesi yoktur. “Bana, kendi hayatımı değil, başkalarının uygun gördüğü bir rolü verdiler.” demek ister adeta ama diyemez…  Ayşe CAN Not: Yazının tam hali, www.edebistan.com 'da  5 Eylül 2025 tarihinde "  Hayri İrdal’ın Aynasında: Kimliksizliğin Tarihi ve Zamanın Boşluğu  " başlığıyla yayınlanmıştır.

Aşk Zamanı Kandırır, Hafıza Hep Acıyla Hatırlar: Babil’de Ölüm, İstanbul’da Aşk Üzerine

Resim
  İskender Pala'nın kaleminde tarih bir fon değil, bir karakterdir. Babil’de Ölüm, İstanbul’da Aşk, yalnızca bir aşk hikâyesi değil; bir hafızanın, bir ihanetin ve bir sadakatin zamana direnme çabasıdır. Bu roman, geçmişin tortusunu bugünün kalbine bırakır. Çünkü aşk da tıpkı tarih gibi, sadece yaşanmaz aynı zamanda hatırlanır.   Ve bazen en çok hatırladıklarımız, aslında hiç yaşamadıklarımızdır… Ayşe CAN Not: Yazının tam hali, Derin Kalem Dergisi'nin Ağustos 2025 sayısında (Sayfa: 51-53'te) "  Aşk Zamanı Kandırır, Hafıza Hep Acıyla Hatırlar: Babil’de Ölüm, İstanbul’da Aşk Üzerine  " yer alıyor.

Zihnin Labirentinde Bir Satranç Oyunu: Stefan Zweig’ın Satranç Romanı

Resim
  Bazı kitaplar vardır, okurken sadece bir hikâye anlatmazlar; aynı zamanda insan ruhunun en gizli köşelerine doğru bir yolculuğa çıkarırlar. Stefan Zweig’ın Satranç adlı eseri de tam böyle bir kitap. İlk bakışta bir satranç maçının öyküsü gibi görünse de aslında içinde insanın yalnızlığı, özgürlüğü ve zihinsel direnci üzerine derin bir sorgulama barındırır.   Zweig, Nazi Almanya’sının karanlık döneminde yazdığı bu kısa öykü ile, totaliter rejimlerin bireyin iç dünyasında açtığı yaraları ustaca gözler önüne serer. Hikâyenin merkezinde, Dr. B. adlı gizemli bir adam ve dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic vardır. Dr. B., Naziler tarafından hapsedilmiş, tecrit edilmiş bir figürdür; ama satranç sayesinde hem kendini koruyan hem de zihnini hayatta tutmaya çalışan bir karakter. Ayşe CAN Not: Yazının tam hali, www.kitaphaber.com.tr 'de  27 Ağustos 2025 tarihinde "  Zihnin Labirentinde Bir Satranç Oyunu  " başlığıyla yayınlanmıştır.

Raskolnikov’un Sessizliği: Vicdan, Adalet ve Günümüzün Suçsuzluğu

Resim
  Bugünün dünyasında neredeyse herkes, yaptığı her şey için bir gerekçeye sahip. Kimi “hak ettiğini almak” adına yalan söylüyor. Kimi “sistem zaten çürük” diyerek çalıyor. Kimi “başkaları da yapıyor” diye zulme göz yumuyor. Tıpkı Raskolnikov gibi, kimse kendini kötü hissetmiyor. Çünkü artık suçun yerini gerekçe aldı, cezanın yerini haklılık. Raskolnikov’un dramı, onun yaptığı şeyin vicdanında yankılanmasıydı. Bugünün dramıysa, vicdanın artık hiç konuşmaması. Ayşe CAN Not: Yazının tam hali, www.edebistan.com 'da  22 Ağustos 2025 tarihinde "  Raskolnikov’un Sessizliği: Vicdan, Adalet ve Günümüzün Suçsuzluğu  " başlığıyla yayınlanmıştır.

Don Kişot’un Gölgeleri: Gerçekliğin Çöküşü ve Kahramanlığın Sonu

Resim
  “Delilik, pek çok kişinin paylaştığı bir sapkınlıktır.” -Don Kişot Don Kişot, yaşadığı dünyanın gerçekliğini reddeden bir adamdı. Bugünün insanıysa, gerçekliğin kendisini artık tanıyamıyor. Miguel de Cervantes’in Don Kişot’u, genellikle deliliğin ve hayal gücünün sembolü olarak okunur. Orta yaşlı bir adam, şövalye romanlarına fazlasıyla kapılır ve bir sabah kendi gerçekliğini terk edip, rüyalarla örülü başka bir hayat kurmaya başlar. O andan itibaren yel değirmenleri dev olur, fahişeler prenses, meyhaneler şatodur. Ayşe CAN Not: Yazının tam hali, www.edebistan.com 'da  18 Ağustos 2025 tarihinde "  Don Kişot’un Gölgeleri: Gerçekliğin Çöküşü ve Kahramanlığın Sonu  " başlığıyla yayınlanmıştır.

Tutmaktan Yorulanlar İçin: Holden Caulfield ve Çavdar Tarlası

Resim
  Bazı kitaplar insanın hayatına tam zamanında girer. Bazılarıysa zamandan bağımsız, her okuyuşta başka bir yüzünü gösterir. J.D. Salinger’ın Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı, benim için ikincisindendi. Her seferinde farklı bir yaşta, farklı bir ruh hâliyle okudum Holden Caulfield’ı. Ve her defasında bana başka bir yalnızlık biçimini gösterdi. Holden, bir anlatıcı olarak hem çok tanıdık hem de çok uzaktır. Konuşma diliyle anlatır hikâyesini; içi dolup taşan bir gencin, neredeyse farkında bile olmadan dile getirdiği öfkesini, kırgınlığını, ironisini okuruz. Ama o cümlelerin arkasında, anlatılmayan bir boşluk vardır: Tutmaya çalıştığı bir dünya, ama ellerinin arasından kayan bir çocukluk. Ayşe CAN Not: Yazının tam hali, www.kitaphaber.com.tr 'de  11 Ağustos 2025 tarihinde "  Tutmaktan Yorulanlar İçin: Holden Caulfield ve Çavdar Tarlası  " başlığıyla yayınlanmıştır.

Modern Çağın İzdüşümü Olarak Bir Böcek

Resim
  Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı kısa romanı, yalnızca bir adamın dev bir böceğe dönüşmesinin değil, modern çağın bireyi nasıl tükettiğinin hikâyesidir. Gregor Samsa’nın dönüşümü, fiziki bir anormallik değil, sistemin birey üzerindeki görünmez ama keskin baskısının bir sonucudur. Kafka, çağının insanını bir böceğe dönüştürerek; insanlığın nereye doğru sürüklendiğini sorunsallaştırır. Gregor’un dönüşümünün ardından yaşadığı şey yalnızca dışlanma değil, silinmedir. Önce adı unutulur, sonra sesi, sonra görüntüsü. Ayşe CAN Not: Yazının tam hali, www.edebistan.com 'da  8 Ağustos 2025 tarihinde "  Modern Çağın İzdüşümü Olarak Bir Böcek  " başlığıyla yayınlanmıştır.

Zaman Unutur, İnsan Tekrarlar: Macondo’da Yalnızlık Üzerine

Resim
  Gabriel Garcia Marquez’in “Yüzyıllık Yalnızlık” eseri, sadece bir roman değil; kendi kendini yiyip bitiren zamanın, kuşaktan kuşağa devrolan bir yalnızlığın ve tarihin tekrar eden döngüsünün yazılı hâlidir. Kitabı okumak, insanın belleğiyle, kaderiyle ve hayal gücünün sınırlarıyla karşılaşmasıdır. Çünkü Marquez, “gerçeklik” dediğimiz şeyin sadece başımıza gelenler değil, hatırladıklarımızdan ibaret olduğunu anlatır. Ve bazen en derin hatıralar bile uydurmadır… Ayşe CAN Not: Yazının tam hali, Derin Kalem Dergisi'nin Temmuz 2025 sayısında (Sayfa: 42-43'te) "  Zaman Unutur, İnsan Tekrarlar: Macondo’da Yalnızlık Üzerine  " yer alıyor.