Korkuların Yaşı Yok

 Geçtiğimiz gün, kendi yazdığım çocuk kitabı Benim Adım Cesur üzerine düşünürken kendimi garip bir hayalin içinde buldum. Kitabın ana karakteri olan küçük Cesur’la karşılıklı oturmuş, elimizde çikolatalı sütlerle sohbet ediyorduk.

 Cesur bana dönüp dedi ki:

“Ben korkuyorum… Karanlıktan, canavarlardan, annemi kaybetmekten.”

 Ben de hafifçe başımı eğip şöyle dedim:

“Ben de korkuyorum, Cesur… Sevdiklerimi kaybetmekten, insan kılığına girmiş canavarlardan, zamanla karanlığa sürüklenen bu dünyadan…”

 Biz yetişkinler çocuklara korkularını hafife almamayı, duygularını bastırmamayı öğretmeye çalışırken, bir yandan da kendi korkularımızı görmezden gelmeye çalışıyoruz. Sanki büyümek, her şeyin ilacıdır gibi... Oysa çoğu zaman sadece korkularımız şekil değiştiriyor. Yatağın altındaki canavar, ilerleyen yaşlarda insan yüzüyle karşımıza çıkıyor. Kaybolan oyuncakların yerini kaybedilen insanlar alıyor. Karanlık odalar, yerini karanlık düşüncelere bırakıyor.

 Cesur beş yaşında; ben kırklı yaşlardayım. Aramızda yıllar var ama o an anladım ki korkuların yaşı yok.

Belki de asıl mesele, bu korkularla yaşamayı öğrenmek. Onlardan utanmadan, kaçmadan, başkalarınınkine de kulak vererek… Çünkü bazen, bir çocuğun kurduğu cümle, bir yetişkine ayna olur.

 Ve bazen… bir kitap karakteri, yazarının en derin yerlerine dokunur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir varmış bir yokmuş...

yalnız çocuk Peter Pan

Bir varmış bir yokmuş...