Bir varmış bir yokmuş...
Birbirini çok seven kral ve kraliçenin güzel bir bahar mevsiminde bir kız çocukları olmuş. Bu güzel kızın adını "Günışığı" anlamına gelen "Aurora" koymuşlar. Çanlar çalınmış ve kutlamalar başlamış. Kral, kızı şerefine perilerin de davetli olduğu muhteşem bir ziyafet vermiş. Davete çağrılan on iki peri prensese armağanlarını sunmaya başlamışlar.
İlk peri: "Benim armağanım, ömür boyu mutluluk." demiş.
İkinci peri: "Benim armağanım, herkesi büyüleyecek kadar büyük bir güzellik." demiş.
Üçüncü peri: "Benim armağanım, hayatını daha iyi bir şekilde yönlendirmen için akıl." demiş.
Sıra on ikinci periye geldiğinde gök gürlemiş, şimşek çakmış ve herkesi dehşete düşüren bir kadın ortalıkta belirmiş.
Kadın, sert bir sesle: "Ben davet edilmeyen on üçüncü periyim." demiş.
Ve bebeğin yanına giderek: "Benim armağanım ise, Prenses 15 yaşına geldiğinde eline bir iğne batıp, hayatını kaybetmesi." demiş.
Ancak on ikinci peri araya girmiş. "Ben hala armağanımı vermedim. Büyüyü kesin olarak bozamasam da hafifletebilirim." demiş ve devam etmiş: "Benim armağanım, Prenses 15 yaşına bastığında eğer eline iğne batar ve uykuya dalarsa yüzyıl süreyle uyuyacak."
Şimdi burda masalı durdurmadan edemeyeceğim!
Kral sen niye on iki tane periyi davet ettinde on üçüncüyü çağırmadın ki?
On üçüncü periye koskoca sarayda yer mi yoktu?
Yoksa davet etmeyi mi unuttular?
Ya da davet mektubu yolda mı kayboldu?
Hadi bunlardan biri nedeniyle ya da bilmediğimiz başka bir sebeple davet edilmedi on üçüncü peri diyelim. Davetsiz git canım sende.
Adam tüm ülkeyi çağırmış sana mı yer bulamayacaklar?
"Neden geldin mi?" diyecekler.
Bu nasıl bir ego?
Belki de özellikle çağırmadılar! İstemiyorlar seni görmeyi.
İstemediğin yere gitme inadı da nedir canım...
Her ne sebeple olursa olsun on üçüncü peri kızdı diyelim.
"Ee krala kız, küçücük bebekle derdin ne?" demezler mi!
Hele on ikinci perinin armağanına ne demeli! Yüzyıl uyku... Aman ne akıllıca!
Neyse devam edelim...
Yıllar hızla geçip gitmiş, bu yıllar içinde iğneler ve kesici aletler yok edilmiş, çeşitli güvenlik önlemleri alınmış.
Küçük bebek büyümüş, 15 yaşına basmış.
Prenses, saray içinde turlarken gizli bir kapı görmüş. Meraklı prenses kapıyı açarak içeri girmiş. Yaşlı bir kadın iplik eğirmekteymiş.
Prenses, üçüncü perinin armağanı olan "akıl"ı odasında unutmuş olmalı ki, "Bende ip eğirecem." demiş ve iğne genç kızın parmağına batmış. Zavallı prenses oracıkta bayılmış.
Bu kızcağıza neden üzerine yapılan büyüden bahsedilmemiş?
Ölümle ya da yüzyıllık uyku ile sonuçlanacak bir kaderden bahsedilmiş olsaydı belki "ip eğircem." diye tutturmazdı.
O sırada ne olduysa tüm krallıkta zaman durmuş.
Yıllar geçip gitmiş. Tam yüzyıl bitmek üzereyken rastlantı bu ya oralardan geçen yakışıklı prens, sarayı görmüş. Prense, Uyuyan Güzel'in hikayesi anlatılmış.
"Bu büyüyü ancak ben bozabilirim!" diyen prens, etrafı dikenler ve çalılıklarla kaplı saraya girmiş. Çeşitli aramalardan sonra uyuyan prensesi bulmuş, bir öpücük kondurmuş ve bir mucize gerçekleşmiş. Uyuyan Güzel ve tüm krallık uyanıvermiş..
Yine bahtı kara bir prenses, zulmeden bir peri kadın ve hayat kurtaran yakışıklı prens!
Devamı yarın...
Yorumlar
Yorum Gönder