Kitap Kokusu Mu, Pasaport Damgası Mı?

 



Çok Okuyan Mı Bilir, Çok Gezen Mi?

Bu soru, yıllardır tartışılan, iki farklı bilgi edinme yolunu karşı karşıya getiren klasik bir sorudur. Kitapların rehberliğinde edinilen bilgiyle, yolculukların sunduğu deneyimlerin kıyaslanması hem bireysel hem kültürel açıdan ilginç bir konudur.

Hepimizin çevresinde vardır bir tane: Kitap okurken çayını soğutan, dipnotları ana yemeğe tercih eden insanlar...

Ve diğer tarafta; bavulu sürekli yarı açık, "Bir yerlere gitmem lazım!" diye iç çeken gezgin ruhlar.

Peki asıl bilgi kimde? Hangisi daha öğretici?

Koltukta oturup satır satır dünyayı gezenlerde mi yoksa gerçekten yola çıkıp bavuluna anı sığdıranlarda mı?

Şimdi düşünelim...

Çok okuyan biriyseniz, evinizden çıkmadan Amazon ormanlarında kaybolabilir, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Okuyarak farklı zamanları, coğrafyaları ve düşünme biçimlerini keşfedebilirsiniz. Ayrıca okuma alışkanlığı, analiz etme, eleştirel düşünme ve empati kurma gibi zihinsel becerilerinizi de geliştirir.

Yani, bilgi desen var, hayal gücü desen sınırsız. Üstelik valiz hazırlama derdi yok, işyerinden izin alma derdi yok, "Pasaport çıkartma..." krizleri hiç yok!

Öte yandan, seyahat etmek teorik bilgiyi pratiğe dökmenin bir yoludur. Yeni yerler görmek, farklı kültürlerle tanışmak ve bizzat yaşanmış deneyimlerden öğrenmek kişisel gelişiminizi hızlandırır.

Seyahat, sadece gözle değil aynı zamanda duygularla da öğrenmektir.

Bu da demek oluyor ki, çok gezenlerin de eli boş değil! Onlarda harita okumadan kaybolmanın felsefi yanını keşfetmiş, yabancı dil bilmeden sipariş verirken yaşanan komedinin ustası olmuş insanlar. Bir yemeğin "orijinal tarifini" yerinde yiyerek öğrenmenin keyfini bilirler.

Ayrıca kültür şoku?

Onlar için sıradan bir cuma günü etkinliği!

Şaka bir yana, kitap okumak size dünyanın en derin düşüncelerini sunarken, gezmek o düşüncelerin sokakta yürüyen hali gibidir.

Kitaplarda "İnsanlık" kavramını öğrenirsiniz, yolda ise o insanlığı ya bir bakkal amcadan ya da yanlış trene bindiğinizde yardım eden yolcudan deneyimlersiniz.

Yani, işin sırrı sadece okumakta ya da gezmekte mi derseniz?

Bence en güzeli, bir elinde kitap, diğerinde bavul olanlarda...

Demem o ki, çok okumak ve çok gezmek birbirinin rakibi değil, yol arkadaşıdır. Gerçek bilgi, hem zihinsel hem de duygusal anlamda öğrenilenlerin birleşimidir. En derin öğrenme, bu iki yolu birlikte kullananlarındır.

Ayşe Can


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir varmış bir yokmuş...

Bir varmış bir yokmuş...

Kibritçi kız mağdurları