Farklılıklarımızın Rengârenk Gücü

🌈 Farklılıklarımızın Rengârenk Gücü

Dünya üzerinde hiçbir insan bir diğerinin aynısı değil. Saçımızın rengi, tenimizin tonu, konuştuğumuz dil, inandığımız değerler, hatta gülüşümüz bile birbirinden farklı. Ve işte tam da bu nedenle dünya bu kadar renkli, bu kadar canlı.

Ama bu farkların yalnızca doğal değil, aynı zamanda değerli olduğunu çocuklara erken yaşta anlatmak gerekiyor. Çünkü hiçbir çocuk başkasından nefret ederek doğmaz. Ön yargılar sonradan öğrenilir; bir çocuğun bakış açısı, çevresinden gördüğüyle şekillenir. Ve bu noktada en büyük sorumluluk biz yetişkinlere, özellikle de ebeveynlere düşer.

Çocuklar dünyayı anlamaya çalışırken ilk olarak ailesine bakar. Dinlediklerinden olduğu kadar, izlediklerinden de öğrenir. Bir anne babanın hoşgörüsü, sabrı, merakı ve açıklığı çocuğun zihnine tohum gibi ekilir. Bu tohum zamanla büyür ve çocuğun insanlara bakışını belirler.

  • Eğer bir çocuk, ailesinden “her insanın saygıyı hak ettiğini”, “farklılıkların tehdit değil zenginlik olduğunu” öğrenirse; ileride önyargısız, açık fikirli, empati sahibi bir birey olarak yetişir.
  • Eğer bir çocuk, dışlananı savunmayı, sessiz kalanın yerine konuşmayı görerek büyürse; adaletli bir yetişkin olur.
  • Eğer bir çocuk, kendinden olmayanı tanımaya cesaret eden bir anne babayla büyürse; dünyaya kapılarını kapatmaz, aksine açar.

Bu eğitim yalnızca sözle verilmez. Günlük yaşantıdaki küçük tercihler, yapılanlar kadar yapılmayanlar, söylenenler kadar söylenmeyenler de bu eğitimin bir parçasıdır.
Yani çocuklarımıza farklılıkları kabul etmeyi öğretmek istiyorsak, önce kendimize şu soruyu sormalıyız:
“Bu konuda ne kadar bilinçliyiz?”

Çocukların farklı olanla temas etmesi gerekir. Oynasın, sorsun, merak etsin, anlamaya çalışsın. Ve biz yetişkinler bu sorulara kızmadan, küçümsemeden, içtenlikle cevap verebilelim. Çünkü her açıklamamız, onların dünyasında bir duvar değil, bir pencere açar.

Daha adil, daha barışçıl bir gelecek istiyorsak, işe çocukların dünyasını renklendirmekle başlamalıyız. Onlara farklı olmanın yanlış değil, değerli bir şey olduğunu anlatmalıyız.
Bu anlatım; bazen bir hikâyede, bazen sokakta karşılaştığımız biriyle kurduğumuz diyaloğun içinde yer bulur.

Onlara sadece benzer olanı değil, farklı olanı da sevebilmeyi öğretmeliyiz. Çünkü gerçek insanlık, farklı olana saygıyla başlar.

Bir çocuğa “herkes eşittir” demek kolaydır. Zor olan, bunu davranışlarımızla gösterebilmektir. Aile içinde ve sosyal hayatta çeşitliliğe saygı gösteren bir yaklaşım, çocuğun kişilik gelişiminde hayati rol oynar. Böylece çocuk sadece kendine benzeyeni değil, kendinden farklı olanı da anlamaya, sevmeye ve kabul etmeye başlar. İşte tam da bu noktada empati gelişir; önyargı yerini meraka bırakır.

Çocuklarımıza bırakacağımız en güçlü miras; sadece iyi bir eğitim değil, aynı zamanda açık bir zihin ve kapsayıcı bir yürektir. Ve bu miras, onların geleceğini olduğu kadar, hepimizin yarınını da aydınlatır.

📚 Kitaplarla Farklılıkları Anlatmak

Çocuklar için kitaplar yalnızca eğlenceli vakit geçirdikleri bir araç değil, aynı zamanda dünyayı tanıma yollarından biridir. Kitap sayfaları arasında sadece kelimeler değil, duygular, insanlar, kültürler ve bakış açıları da yer alır. Bu yüzden çocuklara farklılıkları anlatmak istiyorsak, onları doğru kitaplarla buluşturmak çok etkili bir yoldur.

Kitaplar aracılığıyla çocuk; kendi gibi olmayan bir karakteri sevebilir, onunla empati kurabilir, hatta onun dünyasında kısa bir yolculuğa çıkabilir. Bu, bazen farklı bir ten rengini, bazen konuşma tarzını, bazen fiziksel bir engeli, bazen de bambaşka bir kültürü anlamakla başlar.
Ve anlamak, kabul etmenin ilk adımıdır.

Örneğin, Todd Parr’ın "It’s Okey To Be Different" adlı kitabı, çocuklara herkesin biricik olduğunu rengârenk çizimlerle anlatır. Ya da Jacqueline Woodson’un "Herkesin Bir Yeri Var" (The Day You Begin) kitabı, bir sınıfa ilk kez katılan ve farklı olduğunu hisseden bir çocuğun iç sesini duyurur. Bu tür kitaplar sayesinde çocuklar hem kendilerini hem de başkalarını daha iyi anlamaya başlar.

Sadece bu da değil. David McKee’nin renkli fili Elmer gibi farklı görünmeyi sorun etmeyen, hatta bunu neşeyle kutlayan karakterler, çocuklara “farklı olmak” kavramını eğlenceli bir şekilde anlatır.

Michael Ende, “Momo” isimli kitabıyla, zamanı farklı algılayan ve çoğunluğa uymayan bir kız çocuğuyla tanıştırır bizi. Farklı olmak, yalnızca dış görünüşte değil; düşünmede, hissetmede ve yaşamı anlamlandırmada da ortaya çıkar.

Bu kitaplar aracılığıyla çocuklara şu mesajı vermek mümkündür: “Senin gibi olmayan biriyle arkadaş olabilir, onunla gülebilir, onunla büyüyebilirsin.”

Kitaplar, sadece bilgi vermez; aynı zamanda iç dünyamızda yollar açar. Özellikle okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocuklar için farklılıklara dair okunan her kitap, onların zihninde bir pencere açar. Ve bazen bir pencere, bir duvardan çok daha değerlidir.

Ebeveynler ve öğretmenler olarak bizlere düşen ise, bu kitaplara rehberlik etmektir. Kitap seçerken kapsayıcı, saygılı, çeşitliliği destekleyen içerikler tercih etmek, çocukların dünyasında kalıcı izler bırakır.

Unutmayalım:
Bir çocuğun eline verilen kitap, sadece bir hikâye değil; bir bakış açısıdır.

🗞️ Farklılıkları sevmek, dünyayı daha adil ve yaşanabilir kılmak için atılan en güzel adımlardan biridir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir varmış bir yokmuş...

Bir varmış bir yokmuş...

Kibritçi kız mağdurları