Birlikte Daha Güçlüyüz: Dünya Engelliler Haftasında Farkındalık ve Umut
Her yıl 10-16 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Dünya Engelliler Haftası, toplum olarak birbirimize olan sorumluluğumuzu hatırlatan çok özel bir dönem. Bu hafta sadece engelli bireylerin karşılaştığı zorluklara dikkat çekmekle kalmaz, aynı zamanda empati kurmamız, farkındalık geliştirmemiz ve herkes için daha kapsayıcı bir dünya yaratmamız gerektiğini de hatırlatır.
Ama açık konuşalım: Takvimdeki bu haftayı hatırlamakla iş bitmiyor. Her yıl birkaç paylaşım yapıp sonra unutuyorsak, bu hafta sadece vicdan rahatlatmaya yarıyor, başka da bir işe yaramıyor demektir.
Çünkü gerçek şudur ki, engelli bireyler yılın sadece bir haftası boyunca değil, her gün mücadele etmektedir. Hem fiziksel engellerle hem de toplumun koyduğu görünmez bariyerlerle.
Rampasız binalar, erişilemeyen otobüsler, eksik eğitim fırsatları…
Ama bence asıl mesele "Toplumun bakışları, tutumu ve sessizliği!"
Bazen bir doktorun küçümseyen tavrı, bazen bir öğretmenin dışlayıcı yaklaşımı, bazen bir arkadaşın yok sayan cümleleri daha çok yaralar insanı.
“O zaten yapamaz” demek, bir kapıyı değil, bir hayatı kapatmak gibi gelir insana.
Birçok engelli birey fiziksel sorunlarını aşacak güce sahip. Ama onların önünde duran asıl duvar, toplumun kafasında ördüğü önyargılar.
Göz göze gelmemek için başını çevirenler, iş başvurusunda ‘uygun değilsin’ deyip sebep bile göstermeyenler… Bunlar sadece dışlamak değil, insanın varlığını yok saymak.
Bu hafta boyunca her gün bir konuya dikkat çekiliyor. Evet, bu güzel bir şey. Ama gelin dürüst olalım:
İşaret dili öğrenmek için kaçımız adım attık?
Kaç bina gerçekten erişilebilir
hale geldi?
Kaç zihinsel engelli birey okulda eşit eğitim aldı, ya da bir genç iş hayatına dahil olabildi?
Bu sorularla yüzleşmeden, bu haftanın sadece "farkındalık" süsü verilmiş bir vitrin olduğunu kabul etmeliyiz.
Peki en azından şunları yapabilir miyiz?
*Kaldırımdaki bir taşı alıp bir köşeye koysak,
*Belediyeye, kaldırımdaki eksik rampa için talepte bulunsak,
*Engelli bireylerin yanında gerçekten yer alsak,
*En önemlisi, bir insanı ‘eksik’ değil, sadece farklı olarak görsek…
Aklıma gelmeyen daha birçok şey...
Ya da bu hafta "vicdanımızı" değil, "davranışlarımızı" değiştirsek mesela!
Çünkü “engelli” olmak bir kimlik
değil; bizim ona verdiğimiz anlamlar yüzünden oluşan bir engeldir çoğu zaman.
Unutmayalım:
Engeller bireylerde değil,
sistemde, bakışta, suskunlukta başlar.
Ve onları hep birlikte aşabiliriz.
Gerçek değişim, içtenlikle başlar.
Birlikte daha güçlüyüz. Ama
gerçekten birlikte olursak.
Yorumlar
Yorum Gönder