Bir varmış bir yokmuş...
Birbirini çok seven kral ve kraliçenin güzel bir bahar mevsiminde bir kız çocukları olmuş. Bu güzel kızın adını "Günışığı" anlamına gelen "Aurora" koymuşlar. Çanlar çalınmış ve kutlamalar başlamış. Kral, kızı şerefine perilerin de davetli olduğu muhteşem bir ziyafet vermiş. Davete çağrılan on iki peri prensese armağanlarını sunmaya başlamışlar. İlk peri: "Benim armağanım, ömür boyu mutluluk." demiş. İkinci peri: "Benim armağanım, herkesi büyüleyecek kadar büyük bir güzellik." demiş. Üçüncü peri: "Benim armağanım, hayatını daha iyi bir şekilde yönlendirmen için akıl." demiş. Sıra on ikinci periye geldiğinde gök gürlemiş, şimşek çakmış ve herkesi dehşete düşüren bir kadın ortalıkta belirmiş. Kadın, sert bir sesle: "Ben davet edilmeyen on üçüncü periyim." demiş. Ve bebeğin yanına giderek: "Benim armağanım ise, Prenses 15 yaşına geldiğinde eline bir iğne batıp, hayatını kaybetmesi." demiş. Ancak on ikinci peri araya gir...